Sayfalar

Bu Blogda Ara

12 Eylül 2010 Pazar

Helal olsun size!!!

Klasik şeyleri yazmayacağım tüm bloglarda zaten zaferle ilgili ayrıntılara girilmiş..Ama şunu sölemeden geçemiyeceğim o Teodosiç nasıl bir oyuncudur arkadaş yaa uzaylımısn nesin sen .Bir oyuncuyu kimse tutamaz mı adam düşerken 3lük atıyor..Ama tek kişi de bi yere kadar 0.5 kala Semih Erden Osmanlı tokatını çarptı sırplara..Bu arada bugünkü maçta da bir baş belasını daha izlemeye hazır olun nam-ı değer Kevin Durant...

11 Eylül 2010 Cumartesi

VAh VAh VAh !!!

Ben bu facebooku,msni hatta cep telefonunu icat edenin var yaa...anladınız siz onu....bu nedir arkadaş yaa mertlik bozuldu,herkes kendi dünyasını yarattı resmen..eve kapandı millet(gerçi dışarda da olsa insanlar yine her dk bunlar vazgeçilmez durumda).Oturup bi arkadaşınla bi kahve içmek, ortak bişeyler yapmak hayal oldu neredeyse...hele bu facebook bambaşka bi boyutlara ulaştı..herkesin böyle yüzlerce arkadaşı olmalar(o arkadaşların içinden en fzla 2-3 ü ile konuşuluyor burası enteresan:), Paylaşımlara falan bakarsan acayip sosyaller,herkes sosyete sosyete fotolar çektirmekte,iletilere bakarsan herkes orda burda şurda...normal hayatta hiçte öyle değil ama.Gerçek hayatta ki sosyal eziklikleri giderme alanı olmuş resmen.yalan dolan yani..Yazık çok yazık:(Bu arada bloga laf yok:D:D

9 Eylül 2010 Perşembe

heh geldim!!!

Buralarda  yoktum yine bloğum küsmüş bana:( Ama napıyım uzun bi tatil yaptım kendimce,bol bol tenis oynadım inanılmaz bir spor herkese tavsiye ediyorum burdan..Daha sonra geçmem gereken dersler vardı onlara çalıştım, sınavlarıma girdim şimdi ise sonuçlarımı bekliyorum..Eğer kalan 2 dersimi geçersem mezun oluyorum ve artık vatani görev için hazır bi hale gelip en yakın süre içerisinde işlemlere başlıyorum..Anlaşılacağı üzere geldim ama her an gidebilirim..Bu arada unutmadan herkesin;

bayramı mübarek,pazar'ı HAYIR'lı olsun:))

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Rakısız Hayat, Çok Bayat...

Neymiş efendim..
Atatürk rakı içiyormuş.
Aslandı o, aslan...
Aslan sütü içecek tabii.
*
Hadi siz "dönülmez akşamın ufkundayız" diye ince ince başlayın, ben de size yıllar önce yazdığım yazıyı anlatayım...
*
İçki yasaklanabilir.
Bence mahzuru yok.
Ama rakı asla...
Çünkü takunyalılar öyle zanneder ama, aslında "içki" değildir rakı.
*
Yurt sevgisidir örneğin...
İki tek attın mı, "n'olacak bu memleketin hali?" diye endişelenmezsin aksi olsa!
*
Tıp bazen çaresizdir...
O ilaçtır.
Gurbete bile iyi gelir.
*
Kontörsüz muhabbettir.
Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar, gülümsetir.
Kahkahadır.
Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden hard disk'tir.
*
Botoks'tur bir nevi.
En kaknemi bile bir başka görünür gözüne...
Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır.
İçilir, güzelleşilir.
*
Herkesin gençlik hatası olabilir...
Bira içersin. Sonradan para kazanıp tenise başlayınca, şarap içmeyi matah zannedersin. Amerika'da TIR şoförlerinin içtiği viskinin dublesine Etiler'de TIR parası ödersin, ayrı...
*
Kürkçü dükkánıdır.
Döner dolaşır, gelirsin.
*
Orhan Gencebay'dır.
Entel barlarda, sosyete kulüplerinde dinlemeye utanırsın...
Ama hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin...
İstediğin kadar ağız burun kıvır, altın plağı hep o alır.
Tatlıses'tir.
Realite'dir.
*
Çocuktur, ağlarsın.
*
Hele beyaz "p"eynir ile "k"avun olursa sağında solunda...
Örgüttür.
PRK...
Ama bölücü değil, birleştirici örgüt.
Türk'ü de içer, Kürt'ü de, Laz'ı da, Çerkez'i de. Sor bak, Ermeni'si de, Rum'u da, Yahudi'si de.
*
AB'cidir...
Çünkü Rum öyle bir meze yapar ki, helali hoş olsun, Kıbrıs'ı veresin gelir!
*
Madem gıcıksın rakıya...
Neden balık avlıyorsun o zaman kardeşim?
Şerbetle mi yiyeceksin lüferi?
Ne anlamı var deniz börülcesinin, rokanın, radikanın, cibezin...
İnek miyiz biz?
*
Yanlış şiir okuyorsun...
Hapse giriyorsun.
(Üstüne, yanlış şair okuyorsun...)
*
Oku bak...
Ne diyor dünya güzeli Orhan Veli:
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum
Bir de rakı şişesinde balık olsam...

YILMAZ ÖZDİL

22 Temmuz 2010 Perşembe

Derbi Geyikleri:)))

Şansı kırmak için Galatasaray bu maçın rövanşını  Antartika'da oynamak istemiş, ama Antartika Federasyonu talebi kabul etmemiş...  Çünkü, Antartika'da önceden galibi belli olan maçların oynanması yasakmış.
Hakem Selçuk'u niye oyunun hemen başında atmış?   İlk uçakla Kadıköy'e dönsün de, maç bitmeden Saracoğlu'ndan vurup gol atabilsin diye...
Ahtapot Paul'e Fenerbahçe-Galatasaray maçını sormuşlar.  Hayvancağız, "sonuç zaten belli, herhalde beni emekli edip salata yapacaklar" korkusyla kaçıp saklanmış....
Aykut Kocaman, takım 10 kişi kalmasina ragmen niye 70 dk oyuncu değiştirmemiş?  Denk kuvvetlerin mücadelesi olsun diye...
Leo Franco, "madem Selçuk oyundan atılacaktı, ben niye oynamadim" diye isyan etmiş.
Yiiteer yaaaa.. Yiteerr artık.. Bu ne yaaaaa...
Hani artık zayıf takımlarla hazırlık maçı yapılmayacaktık.
10 kişi 6-0‚ 10 kişi gurbette‚ 3 avans 4 te biter‚ Sami Yen'de sulu parti... Liste uzar gider.. Eee tabi monotonlaşınca şart böyle fanteziler..
Selçuk'u da çıkardık yine yenemediler..daha ne yapsak ki ?
O kadar dedim son hazırlık maçımızı güclü bir takımla oynayalım diye...
Galatasaray'ı daha önce 11 kişiyle test etmiştik, bu kez de 10 kişiyle test ettik.
İnşallah seneye de böyle bir hazırlik maçı düzenlerler ama yer olarak uzayi seçsinler..
Sevinmedim bile‚ sonucu her zamanki gibi belli bir maçtı..
Fenerbahçe bundan sonra ki maçta 9 kişi oynasın. Belki berabere kalabilirler..
Hakem bile alamadı ''Dostumuzu'' elimizden..
Hastaneye kaldırın hastaneye...
Kader bile bu kadarını yazmaz, bu işte bi iş var..
Almanya fantazisi, balayı ne derseniz deyin..
Dedik değil mi, bildiğiniz bir spor varsa onu yapalım diye... Şimdi korkuyorum yarın bir gün sutopu branşı açarız ve gene yeneriz bunları diye...
Haydi Galatasaraylılar koşa koşa müzeye, UEFA kupasına bakmaya..
Bir dahaki sefere kıta değiştirsinler bizi yenmek için. Mesela Afrika'da filan oynayalım. O da yetmezse aya çıkalım. Gerçi sonuç değişmeyecek ama umut fakirin ekmeğidir işte....
Biz bıktık‚ adamlar bıkmadılar yahu..

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Gitmek özgürlüktür.. çünkü, gitmek ayrıcalıktır...

Uzun zamandır bişeyler yazmamışım bloga gerçi yokluğumu hisseden de olmamıştır muhtemelen:D Zaten birbirinin aynı geçen günleri, hayatımın monotonluğunu devamlı yazılara dökmeninde bir anlamı olmadığı kanaatindeyim...Çünkü bunaltıyor bu şehir beni,çoğu zaman boşluğa düşer gibi hissediyorum kendimi niçin yaşıyorum hayattaki amacım ne benim bilmiyorum belkide yanlızlık istiyorum, insanlar o kadar sahte o kadar iki yüzlü ki tek başına olmamak için bir neden bulamıoyrum,Sanmayın ki benim vazgeçilmezim yok ama bazen gaza gelip o cesareti bulduğum anlar oluyor alıp başımı gidesim geliyor uzaklara mesela denize kıyısı olan bir yere yada kimselerin gitmediği gidipte göremediği bir dağ evine falan var mıdır öyle bir yer:)Ne demiş şair; Yolu olmayan ormanlarda mutluluk vardır, Yalnız yürünen deniz kıyısında sevinç. Topluluklar vardır kimsenin zorla girmediği derin denizlerde, sesinde de müzik. İnsanı az seviyorum diyemem, ama doğayı daha fazla..

19 Haziran 2010 Cumartesi

Buluşma Olayı!!

İlk buluşmamızdı,oturduk biyerlerde sohbete henüz başlamıştık ki o sırada birden telefon sesi yükselmeye başladı... Çantasından geliyordu ses,benimki galiba diyerek karıştırmaya başladı çantasını bir türlü bulamadı ve ardından o sihirli cümle döküldü dudaklarından "evde unuttum galiba" ...Çantasında çalmaya devam eden telefona aldırış etmeden:)) o anda dedim ki işte aradıgm kızı buldum galiba:D

12 Haziran 2010 Cumartesi

(R)enga (R)engarenk....

Bugün hava yine garipti bi güneş açtı bi yağmur yağdı bu arada gökkuşağını da görmüş oldum:)Sonra farkettim ki benim ruh halimde tıpkı gökkuşağı gibi rengarenkti.. Ama benim farkım bende siyah renkte vardı karamsarlığımın rengi...Şimdi bu renk cümbüşünü bloğumada yansıtmak istedim ve tüm metin renklerini değiştirdim ama sonradan farkettim ki arkaplanı simsiyah yapmışım yani hayatımın bir kopyası olmuş hayatımdaki tüm renklerin evreni siyah ondan kurtuluş yok sanırım....

10 Haziran 2010 Perşembe

Countdown to World Cup starts now!!!


Şu dünya kupası başlasın artık yaa!! Cnm ardarda maç izleyip aynı zamanda hiç durmadan bira içip abur cubur yemek istiyor:))çok şey mi istiyorummm..Bu arada aklıma gelmişken Fenerbahçemizin yeni transferide kutlu olsun cimbom ister biz alırız:D:D "Miroslav Stoch" hoş geldin kardeşş....Nys ben atıştırmaya şimdiden başlayım, Carte D'or dondurmalı pasta ile hemide karemelli:)))

9 Haziran 2010 Çarşamba

Ben biliyorum!!!


Haziran ayıda hasta olmak nasıl bişey bilirmisniz..
İnanılmaz bir baş ağrısı eşliğinde devamlı akan burun..
En yumuşak yastığın bile düşmanınız olması..
Kafanızı bile taşıyamamak(not: kafam büyük değildir):))

8 Haziran 2010 Salı

Bir Bilsem!!!


mutluluk nedir?
kanatları var mıdır mesela
o da ağlar mı bazen bizim gibi...
özler mi o da sevdiğini
hasret midir mutluluk...
mutluluk nedir ki?
koşmak mıdır özgürlüğe
çılgınca...umarsızca...
sevmek midir mutluluk
yağmurun altında elini tutmak mıdır?
sevdiğini haykırmak mıdır?
bile bile ölmek midir mutluluk
sevdiğin uğruna...
ona bu kadar yakınken ölüm kadar uzak mı olmaktır...

Adaletin Bu Mu Dünya?


Evet filmimizin ismi “Adalet Peşinde”.Bu arada hemen de nasıl sahiplendiysem:) Konusunu okuduğunuzda belki sıradan gelebilir ama sakın o hataya düşmeyin.. Adalet sisteminin aslında ne kadar aciz olduğunu, katillerin içimizde ne kadar rahat dolaşabildiğini, buna dur demek için illa ki kendi sitemimizi mi kurmak gerektiğini sorgulayan çok etkilendiğim muhteşem bir film…

6 Haziran 2010 Pazar

Şu aralar biraz sıkıntılı olan dostuma(kardeşime) gelsin tam onun ruh halini yansıyor bu şarkı...

Tolga Tabu-Benden Bu Kadar Yarim

Oasis - The Importance of Being Idle (Demo Version)

Oasis - The Importance of Being Idle

O nasıl bir doluydu yaw:S

Öyle bir yağdı ki mübarek insanın kahanetlere inanası geliyor..Ağaçlarda yaprak bırakmadı,arabalar girecek delik aradı..Dolu değildi aslında bildiğin kaya parçaları yağdı resmen.Ama ben demiştim böyle giderse başımıza taş yağacak diye:D:D

Son zamanlarda,her sabah dinlemekten vazgeçemediğim şarkı...

The Sounds - Midnight Sun

Madonna - Give It

Akıllı deli!!!


Sizinkisi “akıllı olup bu dünyanın kahrını çekeceğime, deli olayım dünya benim kahrımı çeksin” şeklinde yapılmış gayet bilinçli bir tercih. Olaylara, durumlara baktığınız mesafe, pek çok şeyi sıradan akıllılardan daha iyi görmenizi sağlıyor. Deliliğin verdiği cesaretle gözünüzü budaktan, sözünüzü dosttan da sakınmıyorsunuz. Lakin ısrarcı da değilsiniz. Bildiğinizi söylüyor, üzerinize düşeni yapıyor, çoğu zaman kimsenin cesaret edemediği atraksiyonlar geliştiriyor, fakat başkalarını düşüncelerinizin ve eylemlerinizin doğruluğuna inandırmak için de enerji harcamıyorsunuz. Kişiliğinizin en sevdiğiniz tarafı da yaratıcılığınız. Dünya sizin oyun alanınız. Arada bir çuvalladığınız oluyor. Ama takılmıyorsunuz. Nasılsa delisiniz…

Merhabalar...


Neden benim bir blogum yok ki diyerek geçen zamanın ardından zararın neresinden dönersen kardır diyerek açmaya karar verdiğim bu bloga şu dakikalarda bişeyler yazmış olmak için yazıyorum bunları hiç bir noktalama işaretine uymadan ve devrik cümlelere aldırmadan da sonunu getiriyorum şimdilik:))))